Görüntüleme (gezinme ile): 33 -- Görüntüleme (arama ile): -- IP: 216.73.216.118 -- Ziyaretçi Sayısı:
Özgün Başlık Türk Deniz Yetki Alanlarının Belirlenmesinin Hukuki Dayanakları ve İç Hukuk Üzerine Bazı Düşünceler Yazarlar İsmail Demir Dergi Adı Adalet Dergisi Cilt 2020, Cilt 2, Sayı 65, ss. 27-50 Anahtar Kelimeler Deniz yetki alanları ; deniz alanlarının sınırlandırılması ; 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ; Türk deniz yetki alanları ; deniz yetki alanları kanunu Özet Deniz yetki alanları, iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeden oluşmaktadır. Devletler, deniz yetki alanlarında egemenlik dâhil sair hakları ve yetkileri kullanırlar. Kıyı devletlerinin denizlerden azami ölçüde yararlanmaya ihtiyaç duymaları, ister istemez deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorununu doğurmaktadır. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (“BMDHS”), deniz alanlarının belirlenmesini ve kaynaklarının kullanımını bütün yönleriyle ele alan ilk metindir. Sözleşme, yürürlükteki birçok örf ve adet kuralını yazılı hâle getirmiştir. Türkiye, bu Sözleşme’ye taraf olmamıştır. Türkiye, taraf olmasa da BMDHS’de tanımlanan iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramları, büyük ölçüde Türk hukuku açısından da kabul edilebilirdir. Bu kavramlar, esasen örf ve adet hukuku olarak doğmuştur. Türk hukukunda 2674 sayılı Karasuları Kanunu hariç deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin müstakil bir kanun bulunmamaktadır. Bu sebeple, Türkiye, uluslararası örf ve adet kurallarına dayanarak deniz yetki alanlarını belirleyebilir. Nitekim, Türkiye, Karadeniz ve Akdeniz’de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge ilan etmiştir. Çalışmamızda, Türk deniz yetki alanlarının belirlenmesini düzenleyen müstakil bir kanunun denizlerdeki hak ve menfaatlerimizin korunmasına büyük katkı sağlayacağı tespit edilmiştir. Başlık (Yabancı Dil) Some Considerations on the Legal Basis of Delimitation of Turkish Maritime Jurisdictions and National Law Anahtar Kelimeler (Yabancı Dil) Maritime jurisdictions ; delimitation of maritime areas ; United Nations Convention on the Law of Sea ; 1982 ; Turkish maritime jurisdictions ; act on maritime jurisdictions Özet (Yabancı Dil) Maritime jurisdictions are composed of internal waters, territorial sea, contiguous zone, continental shelf and exclusive economic zone. States may exercise various rights and powers including sovereignty in maritime jurisdictions. That the coastal states maximally need to exploit seas necessarily bring about the delimitation issue of maritime areas. United Nations Convention on the Law of Sea, 1982 (“UNCLOS”) is the first instrument dealing with the delimitation of maritime areas and exploitation of marine resources at all points. The Convention has codified a lot of customary rules in force. Turkey hasn’t become party it. In spite of the fact that Turkey isn’t a state party, the internal waters, territorial sea, contiguous zone, continental shelf and exclusive economic zone concepts that has been defined in UNCLOS is also substantially acceptable from the point of Turkish law. Those concepts fundamentally arose as customary law. In Turkish law, there isn’t any separate act regarding delimitation of maritime jurisdictions, excluding Territorial Waters Act, No. 2674. Therefore, Turkey may delimitate the marine jurisdictions according to international customary rules. Thus, Turkey has declared its own continental shelf and exclusive economic zone in Black Sea and Mediterranean Sea. In my working, it is determined that any separate act regulating delimitation of Turkish maritime jurisdictions would considerably contribute to preservation of our rights and benefits in seas. |