Görüntüleme (gezinme ile): 3 -- Görüntüleme (arama ile): -- IP: 18.224.59.231 -- Ziyaretçi Sayısı:

Özgün Başlık
Scenario-Based Land Use Estimation : the Case of Sakarya

Yazarlar
Fatih Terzi

Dergi Adı
A | Z ITU Journal of the Faculty of Architecture

Cilt
March 2015, Cilt 12, Sayı 1, ss. 181-203

Anahtar Kelimeler
Land use ; Land use policy ; Sustainable development ; Urbanization

Özet
This paper presents scenario-based modelling of urban land use which stem from interactions of the urban functions of Sakarya, one of the most important city for agricultural production and a vulnerable region in terms of natural resources and seismicity in Turkey. The purpose of the paper is to estimate the future land use pattern of Sakarya and discuss the environmental effects of alternative spatial policies. ‘Whatif?’ approach which allows the users to develop various scenarios, provide a basis to measure the impact of new development areas on natural environment and revise the policies easily in relation to the land use estimation model results and future urban development pattern.

Başlık (Yabancı Dil)
Senaryo Tabanlı Arazi Kullanım Tahmini : Sakarya Örneği

Özet (Yabancı Dil)
çalışmaları, karmaşık kentsel sistemlerin dinamik yapılarının anlaşılması ve çevreye olan etkilerinin değerlendirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Günümüzde arazi kullanım modellemesi yaklaşımları, mekânsal ve zamansal süreçleri kapsayan ve dinamik modelleme tekniklerini ortaya koymaktadır. Bu teknikler, belirsizlik unsurunu içeren ve karmaşık sistemler teorisine dayanılarak geliştirilen tekniklerdir. Bu nedenle arazi kullanım ve bunun gibi kentsel modelleme çalışmalarının günümüzde karşı karşıya kaldığı en önemli problemlerden birisi ‘tahmin edebilirliktir’. Batty (2010), belirli kentsel büyüme biçimlerinin, uygun ölçeklerdeki modellerle kestirilebileceğini ve bu türdeki ‘bilinmezliğin’ kısmen ortadan kaldırabileceğini söylemektedir. Günümüzde, arazi kullanım modelleme çalışmaları, ‘what if ’ senaryolarının kurgulanmasına ve bu senaryoların artık çoğu model oluşturma çabalarına hakim olması yönündeki bir değişime tanıklık etmektedir (Batty ve Torrens, 2005). ‘Planlama Destek Sistemleri’ (PSS), planlama için kullanılan bugünkü ve gelecekteki bütün bilişim teknolojilerini bütünleştiren bir bilişim çatısıdır. PSS, daha önceleri planlama sürecinin farklı yönlerini desteklemek için geliştirilmiş geo-bilgi teknolojisi ile ilgili araçları içermektedir (Geertman ve Stillwell, 2004). PSS, üç kavram ile ifade edilmektedir. Bunlar, ‘bilgi’, ‘model’ ve ‘görselleştirmedir’ (Klosterman 1999). Kaynakların ve bilginin kullanımında, plancıların sınırlamaları göz önüne alındığında, mevcut veri tabanlarının kullanılmasıyla, PSS, geleceği tam olarak tahmin etmek yerine, alternatif senaryo tabanlı tahminleri geliştirmek üzere kurgulanmıştır (Klosterman 1998). Bu çalışmada, gerek doğal kaynaklar açısından gerekse depremsellik açısından hassas bir bölge olan Sakarya’nın hem kentsel fonksiyonlarının kendi içinde, hem de bu fonksiyonların birbirleriyle etkileşimleri sonucunda ortaya çıkan karmaşık sistemlerin senaryolara bağlı olarak modellemesine çalışılmıştır. Sakarya’nın arazi kullanımının modellenmesinde What-if? modelleme yaklaşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşımın en önemli özelliği, farklı mekansal stratejilere bağlı olarak senaryolar kurgulama ve bu senaryolar çerçevesinde Sakarya’nın gelecekteki arazi kullanımı ve mekansal büyüme biçiminin tahmin edilerek doğal çevreye olan etkilerinin analiz edilmesine olanak sağlamasıdır. Bu model, ayrıca, kullanıcıların model sonuçlarına göre model öncesi varsayımların ve mekansal büyüme stratejilerinin kolaylıkla revize edilerek yeniden modele sokulmasına fırsat vermektedir. Model iki amaca hizmet etmektedir. Birincisi, arazi kullanım planlamasına girdi vermek, ikincisi ise elde edilen projeksiyonlar çerçevesinde, gelecekte alternatif yerel arazi geliştirme stratejileri oluşturmaktır. What-if? modeli literatürde çokca bahsedilen senaryo tabanlı modelleme türlerinden olan California Urban Futures (CUF)(Landis, 1994 ; Landis, 1995) ve SOAP modeli ile benzerlik göstermektedir (San Diego Assoc. of Governments, 1994). İlk defa Klosterman (1999 ; 2001) tarafından geliştirilen What-if modellemesi aşağıdan yukarıya (bottom-up) doğru bir yaklaşım sunar ve 3 aşamadan oluşur : a. Arazi uygunluk analizi : Bu adımda her bir arazi kullanımı, arazi örtüsü ve doğal kaynakların türleri tanımlanır. Tüm bu türler kentsel gelişmenin yönlendiricileri olan faktörler olarak belirlenir ve bunlar ağırlıklandırılır. Buna ek olarak, mekânsal büyüme sürecinde dönüşüme izin verilen arazi kullanım türleri tanımlanır. b. Büyüme : İkinci aşamada senaryolara bağlı olarak, gelecekteki (hedef yıl) arazi kullanım talepleri hesaplanmaktadır. c. Arazi tahsisi : Son aşama ise, arazi uygunluk analizi sonuçlarına ve projeksiyon hesaplarına bağlı olarak, gelecekteki arazi kullanım türlerinin en uygun yerlerde tahsis edilmesi ve doğal kaynaklardaki değişimin analizi aşamasıdır. Bu çalışmada uygulanan model sonucunda, iki farklı senaryo ile önümüzdeki 15 yıl boyunca arazi kullanımı ve mekansal büyüme biçiminin tahmin edilmesi ve söz konusu kentsel büyümenin doğal kaynaklar üzerindeki etkileri ortaya konmuştur. Birinci senaryo doğal kaynakların korunmasını destekleyici politikalardan oluşan, daha kontrollü büyüme sunan, mevcut gelişme dinamiklerini aynen kabul eden ve yine mevcut yoğunluk değerlerini kullanarak gelecekteki yeni yerleşme alanlarını tahmin etmeye çalışan senaryodur. Bu senaryoya kontrollü gelişme senaryosu adı verilmiştir. İkinci senaryo ise piyasa odaklı gelişme temelleri üzerinde kurgulanmış yayılarak gelişme senaryosudur. Adından da anlaşılacağı üzere bu senaryo, daha düşük yoğunlukla gelişmeyi öngören (mevcut durumdan %20 daha düşük yoğunluk değerleri kabul edilmiştir) ve kentsel gelişmede ana aksları belirleyici ve yönlendirici olarak kabul eden senaryodur. Her iki senaryoya bağlı olarak elde edilen simülasyon sonuçlarından şu sonuçlar çıkarılmıştır : Kontrollü gelişme senaryosuna göre, yapılaşmış alan miktarında gözlenen artışta ilk üç ilçe sırasıyla, Adapazarı, Hendek ve Karasu ilçeleri olmuştur. Yayılarak gelişme senaryosuna göre ise, Karapürçek, Akyazı ve Sapanca olmuştur. Her iki senaryonun birbirinden tamamen farklı sonuçlar vermesi, hem yoğunluk değerinin 2. Senaryoda 1. Senaryodan %20 daha az kabul edilmesi, hem de şehirsel büyüme biçiminde ana ulaşım akslarının belirleyici olmasından kaynaklanmaktadır. Kontrollü gelişme senaryosunda, Sakarya’nın gelecekteki gelişme biçiminde üç önemli koridorun öne çıktığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, Adapazarı merkez olmak üzere kuzeye doğru Söğütlü ve Ferizli aksıdır. İkinci aks, Adapazarı merkez olmak üzere Karapürçek Akyazı aksıdır. Bu aksın gelişme deseni her ne kadar 2025 yılı için dağınık bir görüntü verse de güçlü bir odak olma potansiyeli taşımaktadır. Üçüncü aks ise, Adapazarı-Sapanca aksıdır. Araştırma alanında, yapılaşmış alanının morfolojik biçimlenmesinde, doğal sınırlayıcı unsurların büyük rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Sakarya’nın mekânsal büyüme biçiminin geleceğe dönük modellenmesinde ortaya çıkan dikkat çekici özellik, yeni yapılaşma alanları bazı ilçelerde mevcut yapıya eklenerek büyüyebilirken, bazı ilçelerde ise doğal sınırlayıcılardan ötürü doğal eşiklerle birbirinden ayrılmış yerleşmeler biçiminde bir gelişme biçimi ortaya çıkmaktadır. Bu ayrışma bir olumsuzluk gibi görünse de, bu alanlar bütüncül bir planlama anlayışı ile ele alınıp, birbirilerinden doğal eşiklerle ayrılmış ve kendi içinde bütünlüğü olan kentsel alanlar gibi planlanırsa bu durum avantaja çevrilerek, kontrollü ve kompakt bir gelişme yapısına çevrilebilir. Bu senaryoda gelişme biçiminde en etkili kontrol parametresi merkeze yakınlık olmuştur. Yani, yeni yerleşme taleplerinin ilçe merkezlerine mümkün olan en kısa mesafelerdeki büyük arazilerde karşılanması olmuştur. Yayılarak gelişme senaryosunda ise, Sakarya’nın gelecekteki biçimlenmesinde temel belirleyici olarak ulaşım aksları etkili olmuştur. Buna ilave olarak her ilçedeki yoğunluk değeri, mevcut yoğunluk değerlerinden %20 daha düşük alınmıştır. Aslında bu senaryoda yapılan her iki kabul, özellikle Amerika’da şehirsel saçaklanma (urban sprawl) olarak tabir edilen düşük yoğunluklu, otomobil bağımlısı yaygın yerleşme dokularında etkili olan faktörlerden ikisidir. Simülasyon sonuçlarından Sakarya’nın gelecekteki yerleşme biçiminin mevcut kent merkezi etrafında kümelenmeyen, çoğunlukla lineer ve mevcut yerleşmeden kopuk bir yerleşme düzeni ortaya çıkmıştır. İlçeler bazında dikkat çeken bulgulardan birisi, Adapazarı’ndaki yeni gelişme alanlarının kentin kuzeybatısına uzanan karayolu boyunca lineer olarak yer seçtiği, bir önceki senaryodan farklı olarak mevcut yerleşmeye eklenmediği, tersine mevcut yerleşmeden kopuk olarak geliştiği görülmektedir. Bir diğer ilginç bulgu ise, Akyazı’da mevcut yerleşmeye alternatif ikinci bir kentin ortaya çıkmasıdır. Her ne kadar bu senaryoda elde edilen yerleşme düzeni mevcut yerleşmelerden kopuk bir örüntü sergilese, deprem gibi yıkıcı bir doğal tehlike ile karşı karşıya olan kente alternatif bir gelişme deseni sunmaktadır. Bu senaryo, 2025 yılında elde edilen yerleşme deseninde ortaya çıkan yeni yerleşme alanlarının yeni uydu kentler gibi değerlendirilmesine olanak tanımaktadır. Burada önemli olan 2025 yılında ortaya çıkması beklenen yeni yerleşme taleplerinin yine plan bütünlüğü ve koordinasyonu içinde uydu kentler ve çok merkezlilik konsepti ile planlanması gereğidir. Görüldüğü üzere farklı varsayımlara sahip ve farklı senaryolardan elde edilen farklı gelişme desenleri, farklı dinamiklere, planlama eylemlerine, uygulama araçlarına sahip olsa bile, her iki şehirsel büyüme biçimi uygun planlama eylemleri ve kontrol mekanizmaları ile kent için uygun gelişme deseni olma potansiyeli taşıyabilmektedir. Bu da, bu tür modelleme yaklaşımlarının kentler için alternatif gelecekleri görme olanaklarını, olası sorunları ve fırsatları ortaya koyma becerisini sunmaktadır.