Görüntüleme (gezinme ile): 7 -- Görüntüleme (arama ile): -- IP: 3.139.104.214 -- Ziyaretçi Sayısı:

Özgün Başlık
Women, Social Housing and Urban Spaces : Places to Dwell and Places Where Women Are Being Attacked on Their Way Home

Yazarlar
Cemile Tiftik, İlker Turan

Dergi Adı
A | Z ITU Journal of the Faculty of Architecture

Cilt
March 2015, Cilt 12, Sayı 1, ss. 243-255

Anahtar Kelimeler
Women ; Urban space ; Urban violence ; Defensible space ; Crime prevention ; Social housing ; TOKI (Bureau for Social Housing Administration)

Özet
Urbanization and population increase in the cities have led to crime and violence ; specifically, high levels of physical, sexual and non-physical violence are committed against women, children and older people which are the vulnerable groups of society. Hence, the issue of violence against vulnerable people became an inseparable part of studies concerning women and urban space. In this study our subject is examined by first providing a brief literature review on gender issues and women in urban space, urban violance, defensible space and crime prevention by design. A case study is presented together with observations and determinations regarding Bezirganbahçe-a TOKİ (Bureau for Social Housing Administration) Social Housing Development in Istanbul, Turkey-and the case has been analyzed in terms of security and safety measures within the context of urban violence and women. A questionnaire has been conducted with 100 people and 68 of them were included in the statistical evaluation of samples. It is found out that while the settlement is considered secure with reference to natural disasters and accidents, it was considered insecure in terms of crime. The main objective of this study is that most social housing settlements of TOKİ that have been rapidly constructed in cities in Turkey has received criticism must be scientifically evaluated.

Başlık (Yabancı Dil)
Kadınlar, Sosyal Konut ve Kentsel Alanlar : Kadınların Barınma Yerleri ve Ev Yolunda Saldırıldıkları Yerler

Özet (Yabancı Dil)
Kentleşmenin ve kentlerde nüfusun artmasının sosyal politik ve ekonomik yaşam üzerinde önemli sonuçları vardır. Bu çalışmada, Webster’ in “fiziksel olarak zarar görebilen” tanımı göz önüne alınarak, kadınlar da, kent yaşamında daha zor şartlara sahip çocukları, yaşlıları, evsizleri, engellileri, etnik azınlıkları içeren toplumun “savunmasız” gruplarından biri olarak değerlendirilmiştir. 20. yüzyılın başına kadar, savunmasız gruplar kentsel tasarım sürecinde göz önüne alınmamış, toplumun bir parçası olan kadınların sosyal yaşamdaki pozisyonları “kadının yeri evidir” bakış açısıyla tanımlanmıştır. Erkekler gibi sosyal yaşamın bir parçası olsa da kadınların hareket alanları oldukça kısıtlı olmuş ve kent yaşamında şiddete maruz kalmışlardır. 20. yüzyıla gelindiğinde planlamada kadın ve cinsiyet konularına daha çok odaklanan kentsel teoriler üretilmiştir. Jacob (1961) ve Hayden (1981) gibi, kent ve kadın üzerine düşünen teorisyenler ortaya çıkmış ve özellikle 1980lerden sonra, kadınları sosyal yaşamda her alana daha çok dahil ederek, mekan ve topluma yeni bir anlayış kazandırmışlar ve kadının çevresinin ya da yerinin evi olduğu kanısını değiştirmişlerdir. Bir parametre olarak cinsiyet kavramı, parçalanmış şehrin dönüşümü sırasında sadece kadınlara karşı değil, tüm toplum için, tehdit oluşturmayan daha iyi yaşam ortamlarının tekrar düzenlenmesinde etkili olmuştur. İstanbul Halkalı Bezirganbahçe sosyal konut örneğinde TOKİ tarafından yürütülen sosyal konut çalışmaları, savunulan alan, şiddet, suç ve suç korkusu bağlamında incelenmiştir. Mekansal çalışmalarla ilgili profesyonel alanlarda ve eğitimde çalışan kadınların sayısındaki artış, ekofeminizmi, zaman-mekan ilişkilerini, kimlik sorunlarını gündeme getirmiş ve postmodernist bağlamda mekan kavramı üzerine feminist yaklaşımı geliştirmiştir. Tarihte kent planlarının ve kent kurumlarının cinsiyet kalıplarından derinden etkilendiği ve kentsel, kamusal alanların tasarımında kadınlardan ziyade erkeklerin gereksinimlerine öncelik verildiği görülmektedir. Konut yeri seçimi, yerleşim tasarımı ve kentsel hizmetlerin sağlanması açısından kadınların gereksinimi ve öncelikleri her zaman göz ardı edilmiştir. Bundan dolayı yazarlar kadınlar için kent ve konut tasarımında, sokaklarda, açık alanlarda ve parklarda suç ve savunulabilir alan sorunlarına, kamusal ve ticari alanlardaki eksik toplum hizmetlerine odaklanma gereği duymuşlardır. Kadınlar halen kentlerde sokaktaki şiddete ve konutlarda aile içi şiddete maruz kalmaktadırlar (Hayden, 1981 ; Vadera, 1997 ; Kirkland, 1997 ; Patel, 1997). Kadınlara karşı yüksek düzeyde cinsel, fiziksel ve fiziksel olmayan şiddet, kentlerde kırsal alanlardan daha yoğun olmaktadır. Kentteki sokak şiddeti insanların sokağa çıkmasını sınırlayan suç ve suç korkusunu yaratmakta (Jacobs, 1961 ; Patel, 1997) bu da kadınların yaşamlarını şekillendiren çok güçlü bir baskı oluşturmaktadır. Kadınlara karşı kentsel şiddet, gözlenmesi ve kontrol edilmesi en zor olan ya çok kalabalık ya da çok tenha sokaklarda, parklarda, toplu taşıma araçlarında ve kamuya açık yerlerde yapılmaktadır. Kadına şiddetin, Avrupa strateji (EUISS) ve politika analizi sisteminin (ESPAS) 2030 öngörülerinde, daha da artacağı belirtilmektedir. Kadınlara karşı şiddet ve suç, dünya çapında ve de Türkiye genelinde artmakta, ev içinde ya da ev dışında kentsel mekanlarda meydana gelmektedir. Türkiye’de Bianet (bağımsız iletişim ağı) gibi gayri resmi medya taramalarında şiddet durumlarının arttığı vurgulamaktadır (Bianet 2005). Planlamacılar ve mimarlar şiddeti önlemek ve güvenli yerler oluşturmak için tasarım ilkeleri geliştirmeye çalışmışlar bu çalışmalardan 1. savunulabilir alan, 2. çevre tasarımı sayesinde suçu önleme (CPTED), 3. suçu dışarıda tutarak çevre tasarımını etkileyen / ikinci nesil (CPTED / SCP) durumsal suç önleme (Colquhoun, 2004) prensipleri ortaya çıkmıştır. Newman (1972), tasarımda ve uygulamada savunulabilir alan yaratmak için bölgesellik, doğal gözetim, görüntü ve çevresel düzenlemeler (settingler) olarak dört fiziksel ilke önermiştir. Suçu önleyen (CPTED) çevre tasarımında doğal gözetim, doğal erişim kontrolü, alansallığı güçlendirme ve bakım prensipleri tasarımcıların kentsel güvenlik sorunlarına ve şiddete karşı çözümler geliştirmesini teşvik etmektedir. UN Women, UNICEF ve UN-Habitat da daha güvenli kentler yaratmak için çevre tasarımı ile suçu önlemeye (CPTED) dayalı çalışmalar yapmaktadırlar. 21. yüzyılda Türkiye’nin birçok kentinde yapılan TOKİ sosyal konut yerleşimlerinin çoğunda Newman’ın 1972 tarihinde eleştirdiği suç ve suç korkusu yaratan alanların / mekanların varlığı görülmektedir. Örnek çalışma olarak İstanbul Halkalı Bezirganbahçe sosyal konut alanı incelenmiş beşli Likert ölçeği ile değerlendirmeye alınmıştır. Bezirganbahçe alan çalışmasında doğal gözetim, doğal erişim kontrolü, alansallığı güçlendirme ve bakım olan dört unsuru kontrol etmek için giriş, aydınlatma ve güvenlik üzerinde durulmuştur. Konut alanına birçok yerden girilebildiği, yaklaşanların kolaylıkla gözlenebilmesine olanak sağlayan ve tanımlanabilen ana bir girişin olmadığı görülmüştür. Sokaklarda ve ortak kullanım alanlarında gece ve sabah erken saatlerde yetersiz aydınlatmanın ve sosyal gözlemden uzak tenha yerlerin korkuya ve emniyetsizlik hissine neden olduğu saptanmıştır. Emniyet ve alan savunması güvenlik personeliyle sağlanmaya çalışılsa da yeterli olmadığı belirlenmiştir. Bezirganbahçe kullanıcılarına göre yangın, doğal afetler ve trafik kazalarıyla karşılaştırıldığında, cinayet soygun, hırsızlık, uyuşturucu kullanımı ve satışı, ve fuhuşun çok daha büyük bir tehlike olduğu düşünülmektedir. Bezirganbahçe’de sosyal gözleme olanak sağlayan karma kullanımın olmaması ve güvenliğin sadece polis ve güvenlik personeli ile sağlanmaya çalışılması, güvenlik hissinin kullanıcılar tarafından çok düşük algılanmasına neden olmaktadır. Araştırma sonuçları Bezirganbahçe kullanıcılarında güvenlik duygusunun çok düşük olduğu ve suç korkusu içinde yaşadıklarını göstermektedir. Aynı tasarım ilkeleri ile tasarlanan ve inşa edilen tüm TOKİ sosyal konutları da aynı sorunlara sahip olduğundan “çevre tasarımı sayesinde suç önleme” (CPTED) ilkelerine bağlı olarak tekrar organize edilmesi ve savunulabilir alan ve CPTED modeline göre herkes için özellikle kadınlar için daha güvenli yerler yaratmak ve binaların karma kullanımı ile sokaklarda ve parklarda gönüllü sosyal kontrol ağı oluşturmak için girişimde bulunulmalıdır. Kadınların özellikle planlama çalışmalarında yer alması kentin yeniden düzenlenmesi için çok önemlidir. Mimarlık, şehir planlama, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, hukuk, coğrafya ve araştırmaya katılması gereken siyaset bilimine dahil disiplinler ; disiplinler arası bir bakış açısı sunar. Özellikle kadına karşı şiddeti önlemek için araştırma ve planlamanın sadece kendisi yeterince güçlü olamayacağından kentsel tasarımda yerel yetkililer ile iş birlik, içinde güvenlik önlemlerini geliştiren sosyolojik ve siyasi araştırmaların yapılması ve değerlendirilmesi de gerekmektedir.